Tuesday, December 24, 2013

Gıda Güvenirliği Resim Yarışması

T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’nın desteği ve Balparmak Honeybana’nın sponsorluğunda “Geleceğin Gözüyle Güvenilir Gıda” resim yarışması ödül töreni Ankara’da yapıldı.
Yakın Doğu Üniversitesi Lefkoşa (Near East University Nicosia) Basın ve Halkla ilişkiler Dairesi Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, yarışmaya 81 ildeki 27.875 adet özel ve resmi ilköğretim okulundan 2, 3 ve 4’üncü sınıf öğrencileri birer resimle katıldılar.  Yarışma ile Türkiye’de genç nesillerin gıda güvenirliliğine dair bilgi ve birikimlerini,beklenti ve hayallerini yansıtabilecekleri bir paylaşım platformu oluşturulması ve çocukların dikkatinin gıda güvenirliliğine çekilmesi hedefleniyordu.  
Türkiye genelinde şimdiye kadar gerçekleştirilmiş en kapsamlı proje olma niteliği taşıyan yarışmanın resimlerini değerlendiren juriede jüri başkanı olarak YDÜ Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Uğurcan Akyüz görev aldı.  
Ankara Bilkent Otel’de gerçekleştirilen ödül töreni ve sergi açılışında bir konuşma yapan Prof.Dr. Akyüz “Geleceğimizin Gözüyle Güvenilir Gıda” Ulusal Resim Yarışması ödül törenine jüri başkanı ve onur konuğu olarak; davet edilmekten büyük bir mutluluk duydum.  Yarışmada yaklaşık bir milyon öğrenciye ulaşılması başarılı bir organizasyon olarak öncelikle sponsor firmanın vizyonunun göstergesidir.  Ayrıca her iki bakanlığın iletişim ağının kullanılması bu yarışmanın gerçek anlamda ulusal boyutta gerçekleşmesine ve başarıya ulaşmasına yardımcı olmuştur.  Özellikle son yıllarda Tarım Bakanlığının sanata yaklaşımı ve desteği örnek bir seyir izlemekte, sanat dünyasında takdir toplamaktadır.  Jüri olarak Ankara’da yaptığımız merkezi değerlendirmede; (seksen bir ilin birinci, ikinci ve üçüncülerinin çalışmalarını kapsayan) toplam 243 resim arasından Türkiye 1.2.3. ve sponsor özel ödülünü fikir birliği ile belirledik.  Katılımcı ve dereceye giren tüm öğrencilerimizi içtenlikle kutluyorum.  Umarım bu yarışmayı KKTC’de Yakın Doğu Üniversitesi ile işbirliği içinde ve sponsor firmanın desteği ile de gerçekleştirebiliriz” dedi.
Törende;  Altıparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, TC. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve TC. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da birer konuşma yaptılar. Konuşmaların ardından dereceye girenlere ödülleri dağıtıldı. Yarışmada ödül olarak her ilin birincisine netbook, ikincisine tablet, üçüncüsüne ise bisiklet verildi.
ödül alan öğrenciler, yarışmaya emek verenler ve protokol


TC.Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Prof.Dr. Uğurcan Akyüz, TC.Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı




Sanat, Kent ve Kültür

Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:06
22 Aralık 2013, Pazar, Lefkoşa

Kıbrıs Postası gazetesinin 14 Aralık 2013 Cumartesi günü “Yakından Sanat” köşesinde yayınlanan KKTC’de bir sanat müzesi kurulmasına ilişkin Sanat, Müze ve bir Örnek başlıklı makalem nedeni ile görüş bildiren sanatsever ve sanatla uğraşanlara çok teşekkür ederim. Bana yükledikleri sorumluluk bu konu üzerine tekrar yazmaya yönlendirdi beni.

KKTC’ye uçakla gelirken koltuk arkalarında okunmak veya alınmak için bırakılan dergileri incelediğinizde bazısında KKTC’de lüzumlu telefonlar diye bir sayfa ayrıldığını göreceksiniz.  İyi niyetle hazırlanmış bir sayfa olduğundan kuşku yok.  Ancak; Bakanlıklarla başlayan listede (KKTC genelinde var olan müzeleri arkeolojik veya etnografik olarak ayırmadığı için) epey bir “sanat” müzesinin var olduğunu görebilirsiniz! Oysa o müzelerden birinde genel olarak sanat kapsamında evrensel ölçülerde kabul gören resim, heykel, seramik ve hatta fotoğraf adına bir şeyler görebilmek nerede ise imkansız. Ki var olanların da oldukça ilgiye muhtaç olduğu ortadadır.  Özellikle müzelerin bir kentin kimliğini yansıtan ve hatta marka değerine katkı koyan varlıkları yadsınamaz.  Mesele müzelerin zaruretinin farkına varıp ona çözüm üretecek idarecilere/siyasilere doğru yolu göstermektir.

Coğrafik olarak uygarlığın beşiği olan bu bölgede son elli yılda (isteyen daha eskiye de tarihleyebilir) üretilen sanat çalışmalarının sayısının nüfusa göre çok da az olduğunu sanmıyorum. Kaldı ki genç kuşak yeni teknolojik olanaklarıyla dünyayı takip ediyor. Hatta her şeyin farkında ve fark edilmek için de mücadele veriyorlar.  Fakat bilmiyorum genlerin taşıyıcı bir özelliği midir yoksa alışkanlığa dönüşmüş bir kültürel davranış biçimi midir çözebilmek pek kolay değil bu “olumsuz” eleştirileri.  Hani bir söz der ki “bir işi yapmak isteyen yolunu, istemeyen nedenini bulur.”  Tarafların kavga etmek yerine oluşturabilecekleri sinerji sonuç için çok önemlidir. Gazete sütunlarına yansıyan eleştiriler veya “bana sormadılar” gibi egosal tatmin bekleyişleri “müzenin” duvarında bir kum tanesi bile olamaz.

Öte taraftan Çin mallarının ucuz olma özellikleri gereği hemen her alanda kendilerine pazar bulmalarından –nerede ise var olmayan- sanat piyasası da maalesef nasibini almıştır.  Taşınması sorun yaratmasın diye küçük parçalara ayrılmış resimler bir dülger aracılığıyla duvarlarda yeniden bir araya getirildiğinde ortaya komik sonuçlar çıkıyor.  Kimi zaman; çalışma ucuz olsun diye çoklu üretiliyor ki bu da başka bir vahim sorun.  Bu tür reprodüksiyonlara özenenlerin bir top kumaştan kesip çerçeveledikleri desenlerin altına imza atıp sergilemeleri; durumun cehaletine mühür, olası müzenin kapısına da çivi oluyor.

Küçük bir toplumda, sanatın farkına varıp onu “belki yatırım aracı olabilir” zihniyetine çıkabilmiş kişilere değişik ilişkilerle yukarıda sözünü etiğim Çin özentisi bu kumaş parçalarını sanat eseri diye sunmaya çalışmak hainlikle eşdeğerdir.  Soruya dökersek; elinde röprodüksiyon bulunduran “kötü” ise ona fabrikasyon kumaş deseni sunan “iyi” mi?

Böylesi bir alış-verişin olduğu toplumun kültürüne “müze” kavramını yerleştirebilmek dahi çok anlamlı olacaktır.

Değerli ve sanatla yakın kalın!