Saturday, January 18, 2014

Gerçeküstü Haller ve Sanat

Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:09
18 Ocak 2014, Cumartesi, Lefkoşa

İnsan yaşadığı toplumu sorgularken zaman zaman kendini de sorgular. Hele küçük ölçekli bir durum var ise sosyolojiden psikolojiye geçiş, genetik bağ veya diğer bağlantıların analizindeki kolaylıklar nedeniyle daha da çabuklaşır. 

Sanki ortada “gerçeküstü” bir yaşam var: İnsanlar kendilerine bahşedilen veya çaba sonucu elde ettikleri sosyal durumlarının algılarını etkilemesi nedeniyle “dışarıda kalan” gerçeklik konusunda kolaylıkla yanılgıya düşerler.  Makamlarına ayrılmış mekanın ya da uzamda ki hacmin, fiziki yapısının gerçeklik boyutundan öte, sosyolojik havalandırma ile birlikte aslında düşsel bir “dünyaya” form değiştirerek geçerler. Bu geçiş, insanın her tür hiyerarşide ve her seviyede sıklıkla sergilediği bir davranış biçimidir. Koşut olarak; böylesi düşsel durumun dışında kalanlar ya da beklentilerine yanıt bulamayanlar buna “omurgasızlaşma” da derler. Oysa hacim olarak oldukça ağır olacağı düşünülenlerin; süreç içinde sadece yanılgı oldukları ortaya çıkar.  Dışarıda kalanlar için başka bir gerçeklik oluşur; ahbabı olmayanlar veya lütfe maruz kalmamış olanlar, halusyonatif beklentileriyle birlikte bir sonraki döneme kadar hava alırlar.  Makamdakinin kendi varlıksal özellikleriyle kullanım şeklinin farklılaşması, başka bir deyişle makamında gittikçe küçültülen insanın “vaziyete ömür biçme” alışılagelmiş gerçeğiyle yüzleşmesi nihayetinde karşılaştığı çıkmaz; aslında yaşamın gerçeküstü olmasıyla değil, insanın egosuyla ilgilidir.

Köşenin adıyla bağlantıyı kaçırmadan yukarıdaki “yüzleşme” sanatla ilintilendirildiğinde –ki sanatla alakası olanlar her şeyden önce gerçeküstücülüğü bir “akım” olarak algılarlar-  durum biraz daha farklıdır.

Çünkü sanatsal bir kategorizasyon yapıldığında gerçeküstücülerin sanatsal malzemelerini seçmeleri ve onları kullanma yöntemlerindeki farklılıklar, ilk paragraftaki geleneksel veya alışılagelmiş kuralların dışındadır.  Birinde kullanan ile kullanılan arasında dayanılmaz bir çekim ve denge varken, diğerinde tek bir “efendi” vardır, o da sanatçının ta kendisidir.

Sanatçının bir eser için malzemesini seçimi ile, yalnızca kendi istemi doğrultusunda onları anlamlandırma süreci; bir bakıma doğal malzeme ile sanat malzemesi arasındaki algılanma farklılığının doğmasına neden olur.  Şöyle ki; doğal malzemeler alışılagelmiş bir tutum ile düz algılanır, oysa sanat malzemeleri pek çok yan anlam içerir.  Sanat malzemesinin seçimindeki bu farklılık, sanatçının tercihine göre algılama çeşitliliği ve görsel bir zenginliğe dönüşür. Bu dönüşüme katkı bakımından estetik kaygıların ve bilinçaltının baskınlığı ön plandadır.  Bilinçaltındaki görüngülerin yakalanıp günışığına çıkarıldığı yerlerin başında kuşkusuz rüyalar gelir. Rüyalarda görülenlerin görsel olarak biçimlendirilmeleri yanı dışavurumu, sanatçının becerisiyle mümkündür. Çünkü malzeme gerçek hayattaki anlamını yitirmiştir, usta ya da acemi işi bile olsa herşey gerçeküstüdür.

Yaşadığımız coğrafyadaki süregelen toplumsal olaylara baktığımızda karşılaştığımız gerçeküstü haller, artık sorgulanmayan, alışılagelmiş hal durumunda.

Gerçek ve sanatla yakın kalın!

Friday, January 17, 2014

YAKINDAN SANAT, konuk: Emin Cizenel, 1.parça



Tarafımdan hazırlanıp; Yakın Doğu TV stüdyolarında çekilen YAKINDAN SANAT programının ilk konuğu Emin Çizenel ile söyleşi

YAKINDAN SANAT, konuk: Emin Çizenel, 2.parça

Tarafımdan hazırlanıp; Yakın Doğu TV stüdyolarında çekilen YAKINDAN SANAT programının ilk konuğu Emin Çizenel ile söyleşi