Sunday, February 23, 2014

Görmek, cinsiyet, sanat

Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:15
23 Şubat 2014, Pazar, Lefkoşa

Akdeniz Üniversitesi Güzel sanatlar Fakültesinde; Dünya Kadınlar Günü’ne denk getirilerek gerçekleştirilecek “Kadın Gözüyle Erkek-Erkek Gözüyle Kadın” sergisine jüri üyesi; paneline de davetli konuşmacı olarak katılacağım. O nedenle bu haftaki yazımın konusu kadın ve erkek ile ilgi olacak.  Yok öyle hemen sexist bir tartışma yürüteceğim sanılmasın. Geçen haftalarda KKTC Meclisinden geçen yasa nedeniyle ortaya dökülen tartışmalar malumunuzdur.  Ayrıca şimdi gündemden düşmüş öyle bir tartışmaya girmenin de bence anlamı yoktur.  Peki tartışma ne üzerinden gitmeli?  “Her kim ve ne isen o olarak gözünle bakarsın, beyninle de görürsün”.   Yazının şifre ifadesi budur.  Çünkü; ilk kural olarak gözün bakmak için açık olması gerekir.  Göz açık olmayınca beyin görmez,  bakma eylemi de gerçekleşmez.  Görmek için bilincin açık olması gerekir.  Bu süre içinde insanlar arasında klasik, ancak tartışmalı ayrıştırıcı olarak kullanılan dil, din, ırk, cinsiyet vb. gibi değerlerin hiç birisinin “etken” özelliği yoktur.

Sanatın uygulama alanlarından resim, heykel, seramik, grafik ve fotoğraf için de bu aynıdır. Sanat uygulayıcısının taşıdığı çoğu biyolojik o “ayrıştırıcı” özelliklerden hiç birinin, bakıp da görme sürecinde önemi ve hatta yeri yoktur. Ancak üretilenler veya sanat eserleri üzerinden, etki ya da etkiler; bilinçaltı deşifre edilerek analiz edilebilir!

Bu ön açıklamadan sonra, ilgili serginin duyurusuna bakalım:  “Eski çağlarda kutsal olarak nitelendirilen “Kadın”ın günümüz toplumundaki yerinin önemine vurgu yaparken, doğurganlığın ve üretkenliğin yanına özveriyi, gücü ve insani diğer özellikleri barındıran kadın olgusuna sanatçı duyarlılığıyla yaklaşılmasının sağlanması, görsellik kazanması büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle “Kadın Gözüyle Erkek” ve “Erkek Gözüyle Kadın” konulu bir karma sergi düzenlenmesi planlanmış ve bütün görsel sanatlar disiplinlerini kapsayacak şekilde genişletilerek teknik altyapısı oluşturulmuştur. Bu sergiyle birlikte sanatçı duyarlılığının yansıma biçimlerinin topluma aktarılması, kalıcılık sağlanması, kadının toplum içindeki yerinin öneminin vurgulanması, farklı sanatçılar tarafından görselleştirilerek topluma sunulması, sanat tüketim-iletişim dilinin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi amaçlanmaktadır” denilmektedir.

Gazetelerin üçüncü sayfalarını süsleyen polisiye haberlerde toplumsal yozlaşmanın gizlenemeyen yansımalarını ve çürümüşlüğünü kadınların üzerinden okumak mümkün… İşte buradan; ilgili kuruma kendi duyurularındaki pozitif açıklama için teşekkür ediyorum.  Bir gerekçe ile aslında üyesi olduğumuz toplumun “kadın-erkek” konusuna nasıl baktığına dikkat çekiyorlar.  Emek verenleri; oluşturdukları bu farkındalık veya duyarlık için de ayrıca kutluyorum.

Yakın Doğu Üniversitesini temsilen jüri üyesi olarak görev yapacağım sergide her zaman olduğu gibi sanatın evrensel kriterleri ve objektif tavrımla değerlendirme yapacağım.  Hatta belleğimin yukarıda sözü edilen ayrıştırıcılardan temiz olacağından da eminim…

İşin öbür tarafına ilişkin ise yapılan bir araştırma; kimi meraklıları rahatlatacaktır diye düşünüyorum: Araştırmacılar, kırksekiz kadın ve erkekten oluşan gruptan, farklı uzaklıklarda bir parça kâğıt üzerindeki çizgilerin merkezini işaret etmek için lazer işaretleyici kullanmalarını isterler.

Kâğıt, 100 cm uzaklıktayken, erkeklerin kadınlara göre daha dikkatli davranıp merkezi işaretlemede başarılı oldukları gözlemlenir.  Kadınların ise, kâğıt 50 cm uzaklıktayken daha doğru işaretleme yaptıkları ortaya çıkar.  Sonuç: Kadınlar, yakın mesafedeki nesneler üzerine odaklanmada daha iyiyken, erkekler uzaktakileri daha iyi görüyor…

Ayrışmaya uzak, sanata yakın kalmanız dileğimle.