Saturday, December 26, 2015

Reis, Sancar, sanat

KIBRIS gazetesi, sayfa:28



Güneşli bir Haziran günün akşamına doğru; yaşlı kızıldereli reisi otağının önünde, henüz lise diploması almış torunuyla oturmuş sohbet ediyorlarmış.  Otağın az ötesindeki düzlükte iki kurt köpeği birbiriyle boğuşup duruyorlarmış... Köpeklerden biri beyaz, diğeri siyahmış.  Torun kendini bildi bileli o köpekler dedesinin çadırının etrafında öyle boğuşup duruyorlarmış... Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiymiş bunlar.  Torun, kulübeyi korumak için aslında bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyormuş. Ancak dedesinin neden ikinci bir köpeğe ihtiyacı olduğunu da bir türlü anlayamıyormuş. Hatta bu köpeklerin renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu da çok merak ediyormuş... Kafasındaki meraklı sorularla dedesinin sohbetini dinleyip köpeklerin boğuşmasını izlerken dayanamaz sabırsızlığına yenik düşer ve biraz da tedirginlikle sorar dedesine:

- Bu köpekler neyin simgesidir, dede?

Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle bir taraftan torununun sırtını sıvazlarn diğer taraftan da onu yanıtlar.

- Onlar der, benim için iki simgedir evlat.

- Neyin simgesi, diye sorar torun bu sefer heyecanla.

- İyilik ile kötülüğün simgesi, diye yanıtlar dede... Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları. 

Torun, sözün burasında; ‘mücadele varsa, kazananı da olmalı’ diye düşünür.  Her akıllı ve meraklı genç gibi o da, bitmeyen sorularına bir yenisini daha ekler:

- Peki dede, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?

Bilge reis, derin bir gülümsemeyle bakar torununa, elbet biraz da gururla.  Çünkü; torunu tam da beklediği soruyu sormuştur kendisine.

- Hangisi mi evlat?  Elbette ben, sahibi olarak hangisini daha iyi beslersem o kazanır!

Geçen hafta Kıbrıs sayfalarında seyis ile profesör dersini paylaşmıştım.   Güneşli bir Aralık akşamında Lefkoşa'ya doğru, aradaki “yeşil hattı” fark edebilecek kadar yukarıdan bakarken bu hafta "ders" olarak paylaşmak için yukarıdaki reis ile torununun sohbeti geldi aklıma.

Öyleyse bugünkü dersi ve nedenlerini biraz açalım:

Bu dersi yerelle ilişkilendirirsek: Annan planı çerçevesinde yapılan referandum süreci..  Bunun öncesinde verilen sözler...  Sonrasında ise karşı çıkan ile kabul edenin elde ettikleri ve bugünkü durum...  Kandırılan bir daha kandırılmaya hazırlanıyor…

Kalkar çözüm derler bunun adına, biri arsız biri kör, iki gözüm!

Onur ve gurur duyduğumuz bir evrensel başarı ile dersimize devam edersek:

Moleküler tamir mekanizmaları üzerinde yaptığı araştırmalarla 2015 Nobel Kimya Ödülünü alan Profesör Aziz Sancar açıkladı: “Ödülü 19 Mayıs’ta Türkiye’ye gelerek Anıtkabir’de Atatürk’e bırakacağım.”  Sancar, kendisini yetiştiren, okutan Cumhuriyet’e çok şeyler borçlu olduğunu belirterek “bu ödül Ata’mız sayesinde alınmıştır” dedi.  Sancar’ı ‘büyük’ yapan özellikleri düşününce tablo şu: Kendisini okutan Cumhuriyet’i hiç unutmamış.

Yakasına “Atatürk rozeti” takan Profesör Aziz Sancar’ın “Nobel ödülümü Atatürk’e ithaf ediyorum” dediği gün… Atatürk’ün kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2016 takvimi bastırdı, padişahların, Abdülmecid’in filan fotoğrafı var, bi tek Atatürk’ün fotoğrafı yok.

Önce biliminsanları göçtü yavaş yavaş, birilerinin içine tükürdüğü sanat hep dışlanmıştı zaten... Oysa
Darwin ne demişti: “Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir...”  

Kanatları kırılan kuşun durumunu şu gerçek anlatmaya yeter de artar bile:

Profesör Aziz Sancar’ın Nobel ödülünü aldığı gün… Adana’da bir öğretmen ilkokul öğrencilerini mezarlığa götürüp, ahiret, kıyamet ve yeniden dirilme konulu ders verdi, mezarlık adabını anlattı.

Bir konsere, resim/heykel atölyesine, ya da bir kimya laboratuarına götürecek değil ya!

Herbert Read “estetik duyarlılığın eğitilmesi, eğitimin en önemli ve temel görevlerinden biridir” der. Bu görevde öğrenciye yaklaşım biçimi önemlidir. İnsandaki enerjiyi, yaratma isteğini bir yere doğru yönlendirmek eğitimle olur.  Burada önemli olan bu enerjinin doğru alana yönlendirilmesidir.  İşte genelleme yapacak olursak bilim eğitiminin yanında sanat eğitimi de bu nedenle gereklidir.  Herbert Read “iyi sanat eseri yaratılması değil, daha iyi insanlar ve toplumlar yaratılması amaç edinilmelidir” der.

Sonuç: Kızılderili reisi ne demişti torununa “…hangisini daha iyi beslersem o kazanır!”

Sanata yakın kalın…