Saturday, January 23, 2016

Sergi, maymun, tören

KIBRIS gazetesi, 2016-01-23, cumartesi, sayfa:28



Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de, İZDÜŞÜM-B sergisini açtık!

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de açılan “İZDÜŞÜM-B” sergisi; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Yakın Doğu Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’nin 2015-2016 Akademik yılında açacağı, BEŞ BAŞKENT BEŞ SERGİ projesi kapsamında (Türkiye –Ankara, Azerbaycan-Bakü, Estonya-Tallin, Saraybosna-Bosna, KKTC-Lefkoşa) yer alan ve sonuncusu fakültenin kuruluşunun onuncu yılında Lefkoşa’da gerçekleştirilecek sergi dizilerinden ikincisi olma özelliğini taşımaktadır.

YDÜ, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’nin organizasyonunda; projenin ilk sergisi Ankara’da “İZDÜŞÜM-A” adıyla Galeri Çankaya’da 16-30 Ekim 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilmişti... Projenin ikinci sergisi ise 18-23 OCAK 2016 tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Baku’de ARTVİLLA Galleriyasında “İZDÜŞÜM-B” adıyla gerçekleştirildi.

“İZDÜŞÜM-B” sergisine; YDÜ’den akademisyenler, mezun ve halen öğrenimlerine devam eden öğrenciler ile dışarıda resim çalışmalarını yürüten (isim alfabetik sırası ile) AYSEL MİRKASIMOVA, DEREN KALFAOĞLU, DİCLE ÖZLÜSES, ERDOĞAN ERGÜN, GÖKHAN OKUR, HASAN ZEYBEK, HİKMET ULUÇAM, MEHMET SARİLER, MUSTAFA HASTÜRK, OSMAN KETEN, RAİF DİMİLİLER, RAİF KIZIL ve UĞURCAN AKYÜZ katıldılar.

Basının ve sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği sergide; katılımcıların; resim, grafik (fotografik, illüstrasyon, stencil grafitti, baskıresim) teknikleri ile yapılmış toplam 25 çalışması sergilendi.

Bakü ve sanat kapsamlı izlenimlerimi önümüzdeki haftalarda paylaşmayı düşündüğüm; hedeflerin yüksek tutulduğu, beklentilerin ise sorgulanmadığı bu başarı öyküsünden şimdilik çıkalım.

Bir ilgisi olsun diye değil de, oldukça ilginç bir ders içerdiği için, başka bir öykü ile ava çıkalım!

Avcının biri Afrika'da avlanmaya giderken yanına küçük av köpeğini de almış.  Küçük köpek avlakta av peşinde gezerken sahibinin yanından ayrıldığını fark etmiş.  Sahibini bulmak için ormanda dolaşıp, koştururken hem yorgun düşmüş, hem de korumazsız!  Bir ağacın gölgesinde uzanmış, ormandan nasıl çıkacağını, ne yapması gerektiğini, durumdan nasıl kurtulacağını düşünürken; bir de bakmış ki karşıdan kocaman bir leopar geliyor!  Leoparın hal ve yürüyüşünden “bunun çok aç olduğunu anlamak için falcı olmaya gerek yok” demiş kendi kendine.  İster istemez de “bugün başım belada" diye düşünmüş küçük köpek.

Etrafına bakınmış, yerde muhtemelen daha önceden parçalanmış bir hayvandan kalma birkaç büyük kemik parçası görmüş.  Hemen arkasını leoparın geldiği yöne doğru dönerek kocaman kemikleri kemirmeye başlamış!  Bu arada da arkadaki leoparın hareket ve davranışlarını kestirmeye çalışıyormuş.

Leopar tam küçük köpeğe saldırmak üzereyken, yine tam zamanında da küçük köpek kendi kendine yüksek sesle şöyle konuşmaya başlamış:

"Bu ne kadar lezzetli bir leoparmış böyle.  Etrafta böyle lezzetli başka bir leopar daha mutlaka vardır?"  

Bu konuşmayı duyan leopar bir anda şaşırmış kalmış, saldırmaktan vazgeçmiş. Büyük bir telaş ve korku içinde hemen en yakındaki ağaca tırmanarak yaprakların arasına saklanmış.

Ürkmüş leopar "vay anasını, biraz geç fark etseydim iş işten geçmiş olacaktı, bu vahşi köpeğe yem olacaktım yahu" diye düşünmüş yaprakların arasına yerleşirken.

Küçük köpek ile kocaman leopar arasında bunlar olup giderken yandaki ağacın üstündeki bir maymun da olanı biteni izliyormuş!  Rivayet o ya, bu maymunla küçük köpek aslında dostmuşlar. Hatta zamanında köpeğin maymuna çok iyiliği geçmişmiş!

Neyse, maymun ispiyonculuk yaparak bu fırsatı değerlendirir ise, leoparın düşmanlığından kurtulabilme şansına sahip olabileceğini düşünmüş.   Yani, bildiklerini, gördüklerini söyleyip yalakalık yaparsa, bundan sonra leoparın dostluğunu elde edebileceğini, onun gazabından kurtulabileceğini düşünmüş.  Hatta kendi beklentilerini gerçekleştirebilmek için bu yalakalığın tam da zamanı olduğunu, işine yarayabileceğini ümit etmiş.

Beklentileri ve ispiyoncu ruhu işbirliği yapınca; topukları poposuna değercesine koşarak Leoparın yanına varmış.  Söylediklerini desteklesin, daha inandırıcı olsun diye de, kendi eliyle yazarak, çizerek durumu anlatmış leopara.  Köpeğe zaten hiddetlenmiş olan leopar, maymunun söylediklerini hemen fırsata dönüştürmüş.  Küçük köpeğin oyunundan ve içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulmak için maymuna dönmüş ve "atla sırtıma, gidip şuna dersini verelim" demiş!

Leoparın açlıktan, maymunun ispiyonculuktan ağızlarından salyalar akarak başlamışlar küçük köpeğe doğru yürümeye...

Ancak küçük köpek; leoparın sırtında maymunla birlikte kendine doğru yaklaşmakta olduklarını fark edince, neler olduğunu tahmin etmekte hiç zorlanmamış.

"Şimdi ne yapmalıyım" diye düşünürken sakinliğini ve soğukkanlılığını hiç bozmamış. Hemen ve tekrar arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, o kocaman kemikleri kemirmeye devam etmiş.   Sırtında maymun leopar tam saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş küçük köpek:

"Birlikte plan yaptığımız bu aptal maymun da nerede kaldı?... Yarım saat önce bir leopar daha getirmek için gitti, hâlâ haber yok!"

Öykü bu ya; o leopar oradan gitmiş, hatta ormanı terk ettiği rivayeti var!

İspiyoncu maymun ise, yazdıklarını çizdiklerini inkar ediyormuş.  Ayrıca bir de şimdi başka bir leoparın sırtına binmeye çalışıyormuş. Yine aynı beklentiler, yine aynı yöntemler ile...

Küçük köpek ise; kendi yolunu ve çıkışını bulmuş, hatta ders vermeye devam ediyormuş..

Mezuniyet törenleri vardı.

Ders alanlara diplomalarının verildiği törenler.

Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin ilk mezun verdiği 1987 yılında öğretim görevlisi olarak ilk defa diploma törenine katılmıştım.  Son olarak da dekan sıfatıyla Yakın Doğu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nin 21/01/2016’da gerçekleştirilen törenine katıldım.

İşte bu törende yaptığım konuşmanın bir kısmını mezun olan arkadaşlarımın şerefine bu sayfada paylaşmak istedim.

“Fakülte olarak; Yakın Doğu Üniversitesi bünyesinde 1992 yılında kuruluşumuzdan bu yana; mesleki gücümüz ve potansiyelimizle kentler ve ülkeler arasında köprüler, toprağa yapılar kurduk.

Sizlerin eğitimi için gerekli öğretim elemanı, donanım ve mekanı sağlayan üniversitemiz idaresine; fakültemizin var olması için emeği geçen herkese, yönetimde görev alan arkadaşlarıma, bilgilerini ve deneyimlerini sizlere aktaran hocalarımıza ve elbette ailelerinize çok şey borçluyuz, teşekkür ederim.

Bugün hem fakültemiz için hem de sizler için farklı ve güzel bir gün. Öyleyse farklılıktan devam edelim. Mimarlık alanında imza yetkisi ile donanmış mezunlar veren farklı bir fakülteyiz.  Çünkü, Avrupa birliği içinde; sağlık alanı dışında serbest dolaşım hakkı tanınan tek meslek mimarlık.

Sevgili gençler; imza yetkinizden yüklendiğiniz sorumluluğunuzu estetik kaygılar ile birleştirip bireyi, aileyi, toplumu ve milleti mutlu edecek, bunlarla beraber farklılık yaratacak yapılar inşa ederseniz gelecek kuşaklar, kuşkusuz size minnettar kalacaktır.

Mimarlığı sanat ve tasarım alanı içinde değerlendirerek Ulu önder Atatürk'ün "Güzel sanatlarda başarı, bütün inkılâpların başarıldığının en keskin delilidir" sözünü hedef edinerek yürüyünüz.

Değerli aileler; mezunlarımıza verdiğiniz tüm desteğiniz için sizlere teşekkür ediyoruz.  Dört yıl önce büyük endişeler ile bize emanet ettiğiniz çocuklarınızı, şimdi sizlere birer mimar/içmimar veya peyzaj mimarı olarak diplomalarıyla birlikte geri veriyoruz. Sizler mutluysanız bizler de mutluyuz.

Değerli mezunlarımız; sizlere güveniyor, sizlerle gurur duyuyoruz. Yaşamlarına birer Yakın Doğu’lu olmanın haklı gururu ve mutluluğu ile devam edecek olan sevgili mezunlarımız; yolunuz açık ve aydınlık, gönlünüz insan sevgisi ile dolu olsun.”

Sanata yakın kalın…