Saturday, April 23, 2016

Saraybosna Sergisi, Akademiada

KIBRIS gazetesi, 2016-04-23, Cumartesi, sayfa:31



Geçen hafta ‘yazacağım’ dediğim konuları aşağıya doğru erteleyerek, bu haftaki yazıda önceliği çocuklara verelim! Çünkü, bugün 23 Nisan!

Biz dünyaya gelmeden
Her yeri düşman almış.
Atatürk düşmanları,
Yurdumuzdan çıkarmış.

23 Nisan günü
Meclis kuruldu diye,
Büyük bayram verilmiş
Çocuklara hediye.

Gülelim eğlenelim,
Kutlayalım bayramı
Verelim hep el ele
Yükseltelim vatanı.

Melahat Uğurkan’ın çocuksu bir dille yazılmış 23 NİSAN şiirinden sonra şöyle bir açıklamayı paylaşmak da iyi olur diye düşündüm: “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ɑçılmɑsı ile millet egemenliği resmen hɑyɑtɑ geçirilmiş, bu önemli gün Atatürk tɑrɑfındɑn millet egemenliğini sonsuzɑ kɑdɑr koruyɑcɑk olɑn çocuklɑrɑ ɑrmɑğɑn edilmiştir. Meclisin ɑçılış günü olɑn 23 Nisɑn’ı Ulusɑl Egemenlik ve Çocuk Bɑyrɑmı olɑrɑk ilɑn eden büyük önder Mustɑfɑ Kemɑl Atɑtürk, bu dɑvrɑnışı ile çocuklɑrın hɑklɑrını dünyɑ gündemine tɑşımış, geleceğimiz olɑn çocuklɑrɑ sevgisini en yüksek seviyede ispɑt etmiştir.”

Ve de bugünkü durum:

Basın, yayın organlarında, medyada Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının bu yıl da, “terör” nedeniyle yapılamayacağı duyuruldu.

Kameri bayramlar serbest ve dünyada sadece Türkiye’de Miladi takvimde Ulusal günlere ikame etmek için sabitlenmeye çalışılıyor.

Yedi düvele karşı kazanılan Ulusal bayramlar ise acı içinde! Terör nedense ve sadece o günlerin kutlanmamasında akla geliyor!

Nazım Hikmet ne güzel demiş: “Çocuklara kıymayın efendiler!” Bayramlara da!

Bugün 23 Nisan
Neşe doluyor insan!

Saraybosna’da İZDÜŞÜM-S sergisi açıldı! 

Evet; İzdüşüm-S sergisi için Bosna Hersek’in başkenti (Saraybosna) Sarajevo’ya gittim ve döndüm. İkinci defa gittim Sarajevo’ya. Yazıya hazırlıklarım sırasında, geçen seyahatime ilişkin karaladıklarımı kurcalarken dikkatimi çeken şey; orada yaşadığım tedirginliği bu sefer hiç hissetmediğim oldu... Ama savaşın ve kuşatmanın izleri hala orada!

Sokaklar tanıdık geldi, insanlar da öyle… Geçen gidişimizde “merhaba” diyenler bu sefer “sarılarak” karşıladılar…

Serginin kurulumunu Hasan Zeybek, Adis Lukać ve Mirsada Balzić birlikte yapmışlardı. Galerija Preporod  kentin merkezinde, orta büyüklükte ve Sarajevo için önemli bir galeri!

Türkiye Cumhuriyeti Saraybosna Kültür Ataşesi Soner Şahin; sergi öncesi de, sergi sonrası da bize zaman ayırdı, misafir etti, ilgilendi, sağolsun.

Sergimizin açılışında; Bosna Hersek Kültür Bakanı Mirvad Kurić, Sarajevo Academy of Fine Arts Dekanı Marina Finci, Dekan Yardımcısı Nusret Pasic, Cazim Hadzimejlić, Sarajevo Museum of Contemporary Art müdürü Enver Hadziomerspahic ve Olimpijski Muzej müdürü Edin Numankadic başta olmak üzere çok sayıda yönetici, sanatsever ve sanatçı yer aldı. Katılımcı sanatçıları temsilen ise açılışa; ben, Mustafa Hastürk ve Hasan Zeybek katıldık.

Biraz da sergi hakkında bilgi vermem gerek: İZDÜŞÜM-S sergisi; YDÜ GSTF’nin 2015-2016 Akademik yılında gerçekleştirmekte olduğu, BEŞ BAŞKENT BEŞ SERGİ projesi kapsamında (Türkiye-Ankara, Azerbaycan-Bakü, Bosna Hersek-Saraybosna, Estonya-Tallin) yer alan ve sonuncusu fakültenin kuruluşunun onuncu yılında Lefkoşa’da açılacak sergi dizilerinden üçüncüsü olma özelliğini taşımaktadır.

Kısa bir not daha ekleyelim: YDÜ, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’nin organizasyonunda; projenin ilk sergisi Ankara’da “İZDÜŞÜM-A” adıyla Galeri Çankaya’da 16-30 Ekim 2015 tarihleri arasında; projenin ikinci sergisi ise 18-23 Ocak 2016 tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de “İZDÜŞÜM-B” adıyla Artvilla Galerisinde gerçekleştirilmişti.

Genel olarak gezi ve özel olarak da yazılabilecek formatta sergi hakkında şöyle bir açıklamam oldu: “Sergimizin başarısı yanı sıra; bu tür uluslararası etkinliklerin Yakın Doğu Üniversitesinin tanınırlığına katkı sağladığını bir kere daha gördük. Sanatçılar, akademisyenler ve özellikle de Kültür Bakanı ile yaptığımız görüşmelerin kısa sürede ışıldayacağına inanıyoruz. Davetimiz üzerine Bakan Mirvad Kurić; Sanat Akademisi Dekanı Marina Finci ve Çağdaş Sanat Müzesi müdürü Enver Hadziomerspahic ve Galerija Preporod Müdürü Mirsada Balzić ile birlikte YDÜ 2.Resim Çalıştayı kapanış sergisine katılacağını belirtti.  Sanata destekleri nedeniyle; özellikle Üniversitemiz yönetimine bir kez daha teşekkür ederiz.” 

Bu serginin sorumlusu Hasan Zeybek, beşinci kere gittiği ve bir de kişisel sergi açtığı Sarajevo’dan sergiye ilişkin şu açıklamada bulundu: “Yurtdışında organize ettiğimiz sergilere bir yenisini daha ekledik.. Diğerlerinde olduğu gibi bu sergide de, başkentler arasında bir sanatsal köprü, kültürel bağ ve sanatçıların işleri ile içsel bir izdüşüm oluşturmaya çalıştık.  “İZDÜŞÜM-S” sergisine; YDÜ’den akademisyenler, mezun veya halen öğrenimlerine devam eden öğrenciler ile akademi dışında resim çalışmalarını yürüten onsekiz sanatçı katıldı. Sergide; farklı teknikler ile yapılmış toplam 27 çalışma yer aldı. Sergimizin gerçekleşmesi sürecinde başta Yakın Doğu Üniversitesi, Galerija Preporod, Değirmenlik Belediyesi ve katılımcı sanatçılar olmak üzere bizleri destekleyen herkese teşekkür ederim.”

Bir sonraki sergi serisinde görüşmek üzere!

AKADEMİADA-7 başlıyor!

Fakültemizin kuruluşunun üzerinden henüz bir yıl geçmeden 2007 yazında arabayla Ankara’ya doğru giderken uğradığımız dostum; Aksaray Üniversitesi eski Rektörü Prof.Dr. Necdet Sağlam’ı ziyaretimiz sırasında bir ortak proje olarak önerdiğim “Yaz Akademisi” fikri; iki üniversite arasında Lefkoşa’da, 17 Nisan 2008 tarihinde protokol imzalanması ve Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinin de katılımıyla kendini buldu.

İlk yaz akademisi; Yakın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi işbirliği ile Aksaray Üniversitesi, Aksaray Valiliği, Güzelyurt Kaymakamlığı ve Güzelyurt Belediyesi’nin desteğiyle ve “Güzelyurt (Ihlara) Uluslararası Yaz Akademisi” adı ile 21 Temmuz-14 Ağustos 2008 tarihleri arasında iki dönem halinde gerçekleştirildi.

Sanat alanında Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen Yaz Akademisi’nde öğretim elemanları gönüllü olarak görev aldı, öğrencilerden de hiçbir ücret talep edilmedi. Ayrıca; barınma, beslenme, malzemeler ve ulaşım giderleri ilgili kuruluşlarca karşılandı.  Necdet hocaya bu sayfadan bir kez daha teşekkürlerimi gönderiyorum!

Maalesef idarecilerin değişmesi ile birlikte kurumsal tavırlarda veya işbirliklerinde oluşan erozyon neticesinde biz bugün, artık kendi başımıza yürüyoruz.

İşte bu süreçten geçip de artık markalaşan sanat etkinliği Akademiada’nın yedincisi “YDÜ Akademiada-7 Uluslararası Sanat Akademisi”si, 25 Nisan-3 Mayıs 2016 tarihleri arasında Lefkoşa’da gerçekleştirilecek.

Geçen hafta Dünya Sanat Günü için hazırladığımız bildirinin akıbetine uğramaması için Akademiada-7 basın açıklamasında yer alan bilgileri buradan paylaşmak istedim:

Tarafımdan açıklananlar şunlar:  “Bugüne kadar 6 defa gerçekleştirdiğimiz etkinliğimizde sanat üretimi için 394’ü yurtdışından olmak üzere toplam 643 katılımcı/öğrenciyi, 45’i yurtdışından 60’a yakın usta sanatçı/hoca ile buluşturduk. Bu yıl da, Akademiada-7 kapsamında yurtdışı ve KKTC’deki üniversitelerin ilgili fakültelerinden katılacak öğrencilerin geçen yıllarda olduğu gibi YDÜ-GSTF çatısı altında ve birlikte sanat üretmeleri hedeflenmektedir. Etkinliğimize desteğini esirgemeyen Üniversitemiz Rektörlüğüne ve her yıl Akademiada’ların gerçekleşmesi için emek veren başta Fakültemiz ve üniversitemiz çalışanlarına ve öğrencilerimize teşekkür ederim!"

Akademiada-7, yürütme kurulu adına Öğr.Gör.Dr. Gökhan Okur tarafından yapılan açıklama da şöyle: “Bu yıl için çalışma alanları; resim, heykel, seramik, fotoğraf ve grafik olarak belirlenen Akademiada-7 de; Resim Atölyemizde Abant İzzet Baysal Üniversitesi, GSF öğretim üyesi Birsen Giderer, Heykel Atölyemizde Heykeltıraş Mert Kılınç ve Heykeltıraş Sinem Akın, Seramik Atölyemizde Dokuz Eylül Üniversitesi GSF Öğretim Görevlisi Füsun Uludinç Çövenoğlu ve YDÜ GSTF Öğretim Görevlisi Vedia Okutan Gaydeler, Fotoğraf Atölyemizde sanatçı Mehmet Aslan Güven, Grafik Atölyemizde YDÜ GSTF öğretim üyesi Erdoğan Ergün ile yurt dışı ve KKTC’den katılması beklenen toplam 100 katılımcıyı bir araya getireceğiz.”

Pazartesi günü İstanbul’a gideceğim!

İş Sanat Kibele Galerisi’nde açılacak "Sanat Üretenler - Sanat Öğretenler" seçkisinde benim de bir resmim yer alıyor!  Sergi; 1970 sonrası kurulan sanat eğitimi bölümlerinde, güzel sanatlar enstitü ve fakültelerinde hocalık yapmış, aktif sanat yaşamıyla ülke sanatında belli bir yer edinmiş eğitimci sanatçıları ele alıyor.

Sanata yakın kalın…

Sunday, April 17, 2016

Dünya Sanat Günü

KIBRIS gazetesi, 2016-04-16, Cumartesi, sayfa:29



Geçen hafta, 1 kasım 2013’den beri ilk defa yoğunluğum bahanesiyle haftalık yazımı yayınlayamadım. Bir de seyahatım vardı: İzdüşüm-S sergisi için Bosna Hersek’in başkenti Sarajevo’ya gittim ve döndüm. 20 Haziran tarihine kadar da takvimimle yarışacağım.

15 Nisan tarihinde kutlanan Dünya Sanat Günü için yapmayı planladıklarımın ertelenmesinin iyi olacağı sonucu cebimde, yazımın konusu kafamda seyahate çıkmıştım. (İzdüşüm-S sergisi için elbette yazacağım!)

Sınırlı bir zamanda, davetler, toplantılar, Mostar’a bir gezi ve aklımda Dünya Sanat Günü ile hızla Kıbrıs’a döndüm.

Günler; özel günler, kutlamalar, anmalar, törenler...

Yerel özellikler taşıyan dinî törenlerin yapıldığı ilk kült yapılara İÖ- 11.600 yıllarına kadar uzanan Göbeklitepe’de rastlanıyor. Bunlar ayrıca ilk tören alanlarına ait mimari kalıntılar olma özelliğini de taşıyor...

Felsefeci Wittgenstein, insanın bir tür “törensel hayvan” (ceremonal animal) olduğunu söyler. Antropologlara göre kutlama yapmayan topluluk yoktur. Tören insana özgü bir davranıştır.
Antropolog Jan Assman ise, kültürel belleğimizin, bayramlar ve kutlamalarla şekillendiğini söyler. Bayramlar ve kutlamalar hangi nedenle yapılırsa yapılsın mutluluk, sevgi, güven duygusu yaratırlar. Kutlamaların yapıldığı mekanların düzenlenmesi, yemeklerin yapılması, işbirliği, dayanışma ve paylaşım duygularının yücelmesini ve toplumda yerleşmesini sağlar.

Çatalhöyük (İÖ- 6.500) sakinlerinin de av bereketi için görkemli törenler düzenledikleri biliniyor.  Araştırmaya devam edince; örneğin inanç ve coğrafi koşul farklılıklarına rağmen insanların, kendi geleneklerine uygun kutlamalar yaptıkları görülüyor. Ülkelere göre bazen tarih farklılıkları gösteren yaklaşık yetmişiki özel günün olduğu da görülüyor. Örneğin; bağımsızlık günlerini kutlayan ülkeleri de hesabın içine katınca bu sayının ikiyüzün üzerinde olması kaçınılmaz oluyor. Bir yandan sanat eksenli ortak değerleri sorgularken diğer taraftan Birleşmiş Milletlere kayıtlı ve resmen tanınan 192 ülke, bilinen ülke sayısının ise 236 olduğu sonucu ortaya çıkıyor.  Uluslararası Basketbol Federasyonuna kayıtlı ülke sayısı ise 213…

Ne kadar çok farklılık barındırıyor şu küçücük dünya!

Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü, Dünya Tiyatro Günü…

Kutlamalar hayatlarımıza renk katar. Kutlamalar; sıradan bir yemeği “ziyafete”, bir buluşmayı “şenliğe”, bir yabancıyı “arkadaşa” dönüştürebilir.

İnsanın ürettiği değerler sınıflandırılmasında sanat; en barışçıl olandır.  Sanat, belki de bir kutlamadır!  Çünkü; ortak duygu, düşünce ve değerlerin oluşumuna katkıda bulunur. Sanat, insanları birbirlerine yaklaştırır. Sanat, insanların birbirlerini anlamaları içindir, hayata anlam katar. Sanat, toplumsal ve evrensel barışı gerçekleştirmek içindir. Sanat, yaratıcılıktır. İnsanın beğenisini geliştirir.

Her kutlama, birbirini tanımayan insanlar arasında bile, sessiz bir aidiyetin kurulmasına neden olur. Kutlamalar sırasında insanlar, birlikte sevinir, yardımlaşır, iyiliği paylaşırlar. Kutlamanın yarattığı duygusal enerjiyle insanlar kendilerini daha güçlü hissederler. Bayramların ve kutlamaların bir gelenek olarak devam ettirilmesi, bu olumlu duyguların toplumda yaygınlaşması ve toplumsal aidiyeti kuvvetlendirmek içindir.

Günler, törenler, kutlamalara ilişkin fikirlerin soru formatı şöyle olabilir belki: Neden özel günleri kutlarız?

Kestirmeden gidilirse cevaba; o özel günlerin olduğu tarihlerde önemli olaylar gerçekleşmiştir de ondan denilebilir. Yılın o gününde önemli bir olay gerçekleşmiş, bu da o toplum tarafından benimsenmiş, olayın meydana geldiği ülke ve ardından diğer ülkeler de olayı evrensel değerde görüp benimsemiş ise; her yıl o gün kutlanarak o olay hatırlanır. Bu durum gelenek haline gelir ve özel günlerden birisi olur.

Dünya Emekçi Kadınlar Gününü burada ilginç bir örnek olabilir: 8 Mart 1857 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında çalışan işçiler, daha iyi şartlarda çalışmak için grev yaparlar. Polisler, grev yapan işçilere saldırır ve onları fabrikaya kilitler. Bir anda fabrikada yangın çıkar. İşçiler, her yeri saran alevlerden, polisin kurduğu barikatlar yüzünden kaçamazlar ve yanarak can verirler. Olayda, çoğu kadın olmak üzere tam 129 kişi yaşamını yitirir.

Yeni yılı, baharın gelmesini, doğum günlerini, yeni doğan bebekleri, şirket kuruluşlarını, nişanları, evlilik yıldönümlerini, kahramanlık günlerini, dini bayramları, mezuniyet ya da emekliliği, ilk ev ya da araba almayı kutlarız. Ailemizde yaptığımız kutlamalar olduğu gibi, çalıştığımız kurumlardaki kutlamalar, toplum olarak kutladığımız günler vardır.

Bunlarla beraber 1 Nisan Şaka Günü, Soweto Günü, Krizantem Günü, Hıristiyan ülkelerde Noel günü, Dünya Günü, Hogmanay Günü, Öğretmenler Günü, Veteriner hekimler günü, Yılbaşı… Saygı ile ancak, ilgi düzeyi değişkenlikler gösteren, dünyada kutlanan günlerden bazılarıdır.

İlgimi çeken iki tanesini öylece açıklamakta yarar vardır diye düşündüm:

1-Dünya Havlu Günü, İngiliz yazar Douglas Adams'ı anmak üzere hayranları tarafından her 25 Mayıs'ta kutlanan gündür.  Havlu gününde, tüm sevenleri, yazara hayranlıklarını ve şükranlarını sunmak üzere havlu taşırlar. Havlu, Adams'ın ünlü ve popüler bilim kurgu serisi olan “Otostopçunun Galaksi Rehberi”ne bir göndermedir.

Adams, Otostopçunun Galaksi Rehberi isimli romanının üçüncü bölümünde, yıldızlararası gezen bir otostopçunun sahip olması gereken en kullanışlı şeyin bir havlu olması gerektiğini açıklamış ve bunun sebeplerini anlatmıştır.

2-Kutsal Cuma, dünya genelindeki Hıristiyanların İsa Mesih'in çarmıha gerilişini ve Golgotha'da ölüşünü andıkları dini gündür. Triduum'un parçası olan Kutsal Hafta'da Paskalya Pazarı'ndan önceki cumaya denk gelen Kutsal Cuma, Musevilerin Hamursuz Bayramı ile çakışabilir. Hayırlı Cuma, Büyük Cuma veya Paskalya Cuması olarak da bilinir; ancak Paskalya Cuması aslında Paskalya Haftası'ndaki cumadır.

Hangi amaç etrafında düzenlenirse düzenlensin her kutlama toplumsal ve kültürel bir “anlam yaratma” kaynağı olarak ele alınırsa sanatla güzel bir örtüşme de sağlanmış olur.  Çünkü toplumlar, sanata verdikleri önem kadar gelişirler, ya da sanata önem veren toplumlar gelişmiş toplumlardır deyip, gelelim artık esas konumuz olduğu üzere Dünya Sanat Günü’ne:

Türk sanatçı ve Ulusal Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) Başkanı Bedri Baykam, International Associations of Art (IAA), (Uluslararası Sanat Derneği) 2011 yılında Meksika'da yapılan genel kuruluna Türkiye temsilcisi olarak katılır. Baykam toplantıda; ressam, heykeltıraş, düşünür, yazar, mucit, matematikçi, filozof gibi birçok sıfatı barındıran çok yönlü kişiliği ve sahip olduğu günümüz çağdaş sanat dünyasının disiplinler arası çalışmalarının geçmiş ve aynı zamanda gelecekteki yüzü niteliğiyle, Leonardo da Vinci'nin doğum günü olan 15 Nisan'ın Dünya Sanat Günü olarak kutlanmasını önerir. Önerinin oylanma kabulü ile 2012 yılından itibaren her yıl 15 Nisan’ın World Art Day (WAD) olarak kutlanılması kararı alınır.

Karar ilişkin, ilk kez kutlanacak olan Dünya Sanat Günü için IAA Dünya Başkanı, Rosa Maria Burillo şunları söyler: "Sanat, insanın, kelimeler, sesler ve hareketlerle betimlenen edilen kalıcı yansımalarıyla yaşama geçirilmiş olan en öznel ve en çarpıcı 'haleti ruhiye’sinin ifadesidir. Dünya Sanat Günü, tüm dünyanın sanatçı ve sanatseverlerinin sanatın değerini ve gücünü eşzamanlı olarak hissetmelerini ve tüm dünya ülkeleri adına büyük önemini aynı anda solumalarını sağlayacaktır."
Konumuz çerçevesinde, sanat için söylenmiş bir paragraf ile yazımı pekiştirmek isterim: “Sanat, insani güç ve yetenekleri geliştiren, farklı dilleri ve farklı yaradılıştaki insanları ortak bir anlayışta buluşturan bir olgudur. Estetik bir zevk, ruhsal bir haz olmasının yanı sıra, dünyayı kuşatan anlayışsızlıklara, savaş çığırtkanlıklarına, anlaşmazlıklara karşı bir başkaldırı ve güçlü bir dayanışma yoludur. Bir resimde, bir şiirde, bir tiyatro eserinde aynı duygulardan beslenebilmemiz, toplumsal bir duygudaşlık oluşmasının en zarif en güzel yolarından biridir.”

Bu yolun iki yolcusu olarak Dünya Sanat Günü’ne ilişkin YDÜ Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekan vekili olarak ben ve Sahne Sanatları Fakültesi Dekan vekili Çetin Özen; şu ortak bildiriyi yayınladık:

“Dünya Sanat Günü'nü kalıcı ve sürekli hala getirmenin gerekliliği ve bilinci ile; savaş, sömürü, açlık, yoksulluk, ayrımcılık ve çevre gibi sorunlara karşı duyarlılıkla sanatın estetik ve dönüştürücü değerinin insanlık için mutluluk verici bir çözüm olacağına inanmaktayız. 

Böyle anlamlı bir günde; ayrışmış kuvvetlerin tüm çıkar çatışmalarından uzak, sanatın bütünleştirici ve birleştirici gücünden hareketle, insanlığın tarih boyunca yarattığı evrensel değerlere sahip çıkıldığını görmek, en önemli dileğimizdir.  

Bu değerler sahiplenildikçe, umuyoruz ki bir gün toplumsal duyarlılıklara tezat, sürdürülen uygarlaşma karşıtı politika ve uygulamalar; sorun olmaktan çıkacaktır. 

Sahiplendiğimiz bu çok önemli tarihsel sorumlulukla; yaşama hakkımızın dahi tehdit edildiği bu zorlu dönemde meslektaşlarımızın ve toplumumuzun Dünya Sanat Günü'nü kutlar; sanatçı ve sanatsever için bir özgürlük ve özgünlük alanı olan sanatın, yaşamımızdan eksik olmamasını saygılarımızla dileriz.”

Haftaya; Sarajevo ve İzdüşüm-S sergisini yazmaya çalışacağım!

Sanata yakın kalın...